Yazarların Yazma Dürtüsü
Bütün yazarlar bencil, tembel ve kendini beğenmiş kişilerdir, yazma nedenlerinin kökünde de bir gizem yatar. Kitap yazma, tıpkı çok acı çektiren bir hastalık nöbeti gibi berbat, insanı tüketen bir didişme. Karşı koyamadığı ya da anlayamadığı şeytansı bir güç tarafından sürüklenmeyen hiç kimse, böyle bir şeye girişmez. Bilindiği kadarıyla bu şeytanca güç, bebeklerin dikkatini çekmek için yaygara koparmasını sağlayan içgüdünün ta kendisi.” diyen George Orwell ne kadar haklı tartışılabilir ancak yazarların, yazı yazmadan önceki hali ve yazı yazdıktan sonraki hali her zaman gizemlidir. “Yazmak, güzel bir hastalıktır” ve bu hastalığı yazarlar en çok okuyanlara miras bırakır. Deneme yazmak, şiir yazmak nasıl bir duygunun dürtüsü ile başlıyorsa bu dürtünün nasıl geldiği de en az eser kadar önemsenmelidir. Yazar, duygu sislerinin içerisine girer. Yalnızdır, kimsesi yoktur. Birileri olsa dahi onlara sarılmazlar, toplum içerisinde yalnız olan ve her defasında kendisini bu büyük kalabalıkta yalnızlığa iten yazar, aslında çok yalnızdır. Okuyucuyu ağlatmak, duygulandırmak farklı bir his. İnsanları yazıları ile etkilemek güzel bir şey olabilir ancak gerçek bir yazar bunları düşünmez. Doğrusu gerçek bir yazar ya zarken insanların menfaatini dahil hiç bir şeyini düşünmez. Onlar sadece yazarlar ve o yaradan gelen anlamsız kanamaları dökerler kağıda… Dökmelidirler, dökmezlerse taşabilirler. İşin doğrusu şu ana kadar hiç bir yazarın içindekilerini uzun süre saklayabildiklerini görmedim. En azından bunu ben başaramadım, başarabilseydim, hayat bana bir oyun olarak gelebilirdi. Yazma dürtüsü bağımlılığın göstergesidir. Kimileri yazar sıfatına erişebilecek kadar okumadan ve hayatı gözlemlemeyi başarmadan almak istiyor. Ancak en güzel manzara yokuşun sonundadır bunu unutuyorlar.
Yazar olmak sadece dünyaya farklı bakmak ve farklı gözlemlemek sonucunda usta bir dil ile düşüncelerini kağıda aktarmak değildir. Yazarlık bazen düşüncelerine hakim olamamaktır. Eğer eğitim veya yardımcı kitaplar yazmıyorsanız, deneme, şiir alanında yoğunlaşıyorsanız veya bir roman yazıyorsanız bu durumda her zaman bir karaktere bürünürsünüz. Yazar gibi veya şair gibi yaşamak karakterlere bürünerek ikiyüzlü bir hayat biçimi sürdürmek değildir. İnsanın dünyayı çok iyi gözlemlemesi için yazar olması veya gözlemledikten sonraki aşamanın yazarlık olması diye bir kural yoktur. Ancak yazar olmak isteyen birisi, sözcüklerin ve cümlelerin gücünü çok iyi kavramalı ve bazen bunların kendi ellerinden hakimiyeti alacağını unutmamalıdır. Günlük yaşamda, herhangi bir kahvede oturuyor çayınızı yudumluyorsunuz, kalem ve kağıt yanınızda yok. İstediniz ancak geciktiler, acil bir durum varmış gibi kalem kağıt arar mısınız? Belki çoğumuz bu soruya hayır diyecektir, belki de evet. Fakat şu unutulmamalıdır ki yazarlık sağlıklı bir iş olmasa da insanı sürekli geliştiren bir süreçtir…
Mesut Yıldırım adlı arkadaşımıza teşekkürlerimi sunuyorum. Diline sağlık.